İlk oyundan son oyuna kadar, bugüne dek çıkmış tüm Assassin’s Creed serisi oyunlarının hikâyesini sizler için bu içeriğimizde bir araya getirdik.
Yıllara meydan okuyan, her oyunuyla bizi değişik bir tarihe ve maceraya sürükleyen Assassin’s Creed serisi, şüphesiz oyun dünyasının en ikonik markalarından biri. Atası bir Suikastçı olan Desmond Miles’ın genetik anılarına dalarak başladığımız bu macera, bizi Haçlı Seferleri’nden Endüstri Devrimi’ne, Antik Mısır’dan Viking akınlarına kadar unutulmaz yolculuklara çıkardı.
Peki bu devasa serinin hikâyesi tam olarak ne konu alıyor? Gelin en başından, doğrusu ilk oyundan son oyuna kadar tüm Assassin’s Creed serisinin hikâyesine bir göz atalım. Kemerlerinizi bağlayın bu sebeple Animus’a giriş yapmak üzereyiz!
İçerikte ciddi oranda spoiler (oyunbozan) bulunmaktadır. Assassin’s Creed serisi oyunlarını oynamayı planlıyorsanız, spoiler yememek adına içinde ne olduğu okumamanızı tavsiye ederiz.
Çağıl zamanlar: Desmond Miles’ın mecburi macerası
Her şey basit bir barmen olan Desmond Miles’ın, Abstergo isminde gizemli bir şirket tarafınca kaçırılmasıyla başlıyor. Abstergo, aslına bakarsak çağdaş süre Tapınakçıları’dır ve Yeryüzü’nü denetim altına almalarını sağlayacak “Cennetin Elması” (Apple of Eden) benzer biçimde kadim ve kuvvetli nesnelerin izini sürer.
Desmond’ın ataları Suikastçı olduğundan, onun DNA’sındaki genetik anıları kullanarak bu nesnelerin yerini tespit etmeyi planlarlar. Animus adını verdikleri bir makine yardımıyla Desmond’ı, atalarının anılarına gönderirler.
Bu sırada Desmond’a, aslına bakarsak bir Suikastçı olan Lucy Stillman yardım eder ve onu Abstergo’nun elinden kurtararak Suikastçıların yanına çeker. Desmond, burada ekibiyle beraber Tapınakçıların planlarını bozmak için atalarının maceralarına tanıklık etmeye devam eder.
Assassin’s Creed (2007): Efsanenin doğuşu – Altaïr Ibn-La’Ahad
İlk durağımız Üçüncü Haçlı Seferi süreci ve Mukaddes Topraklar. Burada Usta Suikastçı Altaïr Ibn-La’Ahad’ın hikâyesine tanıklık ediyoruz. Kibirli bir hata sonucu rütbesi sökülen Altaïr, kendini affettirmek ve Suikastçı Kardeşliği’nin itimatını tekrardan kazanmak için dokuz mühim Tapınakçı hedefini ortadan kaldırmakla görevlendirilir.
Bu görevler esnasında Altaïr, aslına bakarsak akıl hocası Al Mualim’in de Cennetin Elması’nın gücüyle yozlaştığını ve hem Suikastçılara hem de Tapınakçılara ihanet ettiğini keşfeder. Altaïr, Al Mualim’i alt ederek Elma’yı ele geçirir ve yaşamının geri kalanını Kardeşliği tekrardan şekillendirmeye adar.
Assassin’s Creed II (2009): Rönesans’ın intikam meleği – Ezio Auditore da Firenze
Serinin kim bilir en sevilen karakteri olan Ezio Auditore da Firenze ile tanışma vaktiniz geldi. 15. yüzyıl İtalya’sında, Rönesans’ın kalbinde geçen bu oyunda, ailesi Tapınakçı komplosuna kurban giden genç ve hovarda asil Ezio’nun intikam yolculuğuna tanık oluyoruz.
Amcası Mario’dan Suikastçı geleneklerini öğrenen Ezio, Floransa’dan Venedik’e uzanan macerasında Leonardo da Vinci benzer biçimde zamanı figürlerle dostluk kurar. Amacı, ailesinin ölümünden görevli olan ve o dönemki Tapınakçıların lideri Rodrigo Borgia’yı (Papa VI. Alexander) bulup adaleti sağlamaktır.
Ezio, bu yolculuğun sonunda bir tek öcünü almakla kalmaz, bununla birlikte kendisini oldukça daha büyük bir savaşın içinde bulur.
Assassin’s Creed: Brotherhood (2010): Kardeşliğin yükselişi
Ezio’nun hikâyesi burada bitmiyor. “Brotherhood”da, Borgia ailesinin gücünün zirvesinde olduğu Roma’ya gidiyoruz. Rodrigo Borgia’nın oğlu Cesare Borgia, babasından daha zalim ve aşırı istekli bir düşman olarak karşımıza çıkar. Monteriggioni’deki Auditore villasına hücum eden ve Cennetin Elması’nı yakalayan Cesare’ye karşı Ezio, tek başına savaşamayacağını anlamış olur.
Bu yüzden Roma’da, Borgia zulmünden bıkmış halktan insanları yanına çekerek kendi Suikastçı Kardeşliği’ni kurar. Amacı, Roma’yı Borgia’ların etkisinden kurtarmak ve Kardeşliği tekrardan İtalya’nın en kuvvetli topluluğu hâline getirmektir.
Assassin’s Creed: Revelations (2011): İki efsaneleşmiş, tek yazgı
Yaşlanmış fakat bilgeliği artmış Ezio’nun son macerası, onu atası Altaïr’in sırrını keşfetmek için Osmanlı İmparatorluğu’nun görkemli şehri İstanbul’a getirir. Burada, Altaïr’in Masyaf Kalesi’ndeki kütüphanesini açacak beş anahtarın peşine düşer.
Bu anahtarlar, bununla birlikte Altaïr’in yaşamının mühim anlarını da barındırmaktadır. Ezio, bir taraftan Osmanlı’daki Tapınakçı entrikalarıyla uğraşırken bir taraftan da Altaïr’in anıları yardımıyla kendi kaderini ve Suikastçıların amacını daha iyi anlamış olur.
Oyunun sonunda Ezio, savaşmayı bırakarak rahat bir hayata çekilmeye karar verir ve mirasını gelecek nesillere bırakır. Bu oyun bununla birlikte çağdaş zamanda komaya giren Desmond’ın Animus’un içinde kendi zihnini toparlama çabasını da mevzu alır.
Assassin’s Creed III (2012): Devrimin ortasında bir savaşçı – Connor Kenway
Ezio ve Altaïr’in hikayesi tamamlansa da Desmond’ın görevi hemen hemen bitmemiştir. Bu sefer, Amerikan Devrimi yıllarına gidiyor ve Kızılderili bir anne ile İngiliz bir babanın oğlu olan Ratonhnhaké:ton, doğrusu Connor Kenway’in anılarına dalıyoruz.
Köyü, Tapınakçıların entrikaları yüzünden yok edilen Connor, halkını ve yeni kurulmakta olan ülkesini korumak için Suikastçıların saflarına katılır. George Washington benzer biçimde zamanı figürlerle beraber Amerikan Devrimi’nin en kanlı savaşlarında yer alır.
Connor’ın hikâyesi, özgürlük ve hakkaniyet için verilen mücadelenin karmaşıklığını gözler önüne serer. Çağıl zamanda ise Desmond, atalarının kabiliyetleri yardımıyla Tapınakçıların dünyayı denetim etme planını durdurmak için son bir fedakârlık yapar.
Assassin’s Creed IV: Black Flag (2013): Karayipler’in korsan suikastçısı – Edward Kenway
Desmond’ın hikâyesi sona erse de Abstergo, genetik anıları araştırmaya devam eder. Bu oyunda Connor Kenway’in büyükbabası, karizmatik ve pervasız korsan Edward Kenway’in maceralarına yelken açıyoruz.
Korsanlığın Altın Çağı’nda Karayipler’de geçen hikâyede Edward, şan, şöhret ve zenginlik ardında koşan bir korsanken kendini aniden Suikastçı-Tapınakçı savaşının ortasında bulur. Başta kendi çıkarları için hareket etse de zaman içinde Suikastçıların davasının önemini kavrar ve Karasakal benzer biçimde efsanevi korsanlarla beraber Tapınakçıların “Gözetleme Yeri” (Observatory) adındaki kadim yapıyı ele geçirmelerini engellemeye çalışır.
Assassin’s Creed Rogue (2014): İhanetin öteki yüzü – Shay Patrick Cormac
Seride ilk kez bir Tapınakçı’nın bakış açısından vakaları deneyimliyoruz. Shay Patrick Cormac, genç ve yetenekli bir Suikastçıdır sadece bir vazife esnasında Suikastçıların kullandığı bir kadim yapıt yüzünden Lizbon’da büyük bir felakete niçin olur.
Kardeşliğin masum insanları tehlikeye attığını düşünen Shay, onlara sırtını döner ve Tapınakçıların saflarına katılır. Amacı eski dostlarını ve kardeşlerini, daha büyük felaketlere yol açmalarını engellemek için avlamaktır. “Rogue”, Suikastçı-Tapınakçı savaşının gri alanlarını ve her iki tarafın da kendi doğruları bulunduğunu gösteren ağlatısal bir hikâye sunar.
Assassin’s Creed Unity (2014): Aşk ve devrim şehri Paris – Arno Dorian
Fransız Devrimi’nin kaos dolu atmosferinde geçen “Unity”, bizi Paris’in görkemli fakat bir o denli da tehlikeli sokaklarına götürüyor. Babası bir Suikastçı tarafınca öldürülen Arno Dorian, üvey babasının da bir komplo sonucu öldürülmesiyle kendini Suikastçı Kardeşliği’nin içinde bulur.
Amacı bu cinayetlerin arkasındaki sır perdesini aralamak ve adaleti sağlamaktır. Bu sırada çocukluk aşkı ve bununla birlikte bir Tapınakçı olan Élise de la Serre ile yolları kesişir. Arno’nun hikâyesi, kişisel intikam arzusu ile daha büyük bir dava içinde kalışını ve devrimin ortasında filizlenen imkânsız bir aşkı mevzu alır.
Assassin’s Creed Syndicate (2015): Endüstri Devrimi’nin çeteleri – Jacob ve Evie Frye
Bu kez rotamız 19. yüzyıl Londra’sı. Endüstri Devrimi’nin getirmiş olduğu eşitsizlik ve sömürü düzeniyle boğuşan kent, Tapınakçıların kontrolü altındadır. Bu düzene başkaldırmak için sahneye Kavgacı ve önder ruhlu Jacob ile gizlilik ve planlama ustası Evie isminde Frye ikizleri çıkar.
Jacob, “Rooks” isminde bir sokak çetesi kurarak Londra’yı cadde cadde Tapınakçılardan geri almayı hedeflerken, Evie ise Cennetin Elması’nın bir parçasını onlardan ilkin bulmaya çalışır. İki kardeşin değişik yaklaşımları, Charles Darwin ve Alexander Graham Bell benzer biçimde devrin mühim isimleriyle kesişen maceralarında hem keyifli hem de aksiyon dolu anlamış olur yaşatır.
Assassin’s Creed Origins (2017): Kardeşliğin kökenleri – Bayek of Siwa
Serinin formülünü baştan aşağı yenileyen “Origins”, bizi her şeyin başladığı yere, Antik Mısır’a götürüyor. Ptolemaios Periyodu’nde geçen oyunda, Siwa’nın son Medjay’ı (firavunun koruyucusu) olan Bayek’in ağlatısal hikâyesine tanıklık ediyoruz.
Oğlu, maskeli ve gizemli bir tarikat tarafınca öldürülen Bayek, karısı Aya ile beraber bu tarikattan intikam almak için Mısır’ı baştan başa dolaşır. Bu intikam yolculuğu, zaman içinde daha büyük bir amaca dönüşür ve “Gizlenenler” (The Hidden Ones) adıyla malum, doğrusu gelecekteki Suikastçı Kardeşliği’nin temellerini atarlar. Oyun, Suikastçı inancının ve simgesel Kartal’ın kökenlerini gözler önüne serer.
Assassin’s Creed Odyssey (2018): Bir Sparta efsanesi – Alexios/Kassandra
“Origins” ile başlamış olan mitoloji triosunun ikinci durağı, Peloponez Savaşı zamanındaki Antik Yunanistan. Bu oyunda, Sparta’lı efsanevi savaşçı Leonidas’ın soyundan gelen Alexios yada Kassandra’dan birini seçerek maceraya atılıyoruz.
Çocukken ailesinden koparılan ve bir “misthios” (paralı asker) olarak yaşamını kazanan karakterimiz, hem parçalanmış ailesini bir araya getirmeye hem de Yunan dünyasını denetim etmeye çalışan gizemli “Kosmos Kültü”nü (Cult of Kosmos) ortaya çıkarmaya çalışır.
“Odyssey”, mitolojik yaratıklar, felsefi diyaloglar ve oyuncunun seçimlerine bakılırsa şekillenen dallanıp budaklanan bir hikâye sunarak seriye rol yapma ögelerini daha da derinlemesine entegre eder.
Assassin’s Creed Valhalla (2020): Viking akınları ve tanrıların mirası – Eivor Varinsdottir/Varinsson
Mitoloji triosunun son halkası, bizi 9. yüzyılın İngiltere’sine, Viking akınlarının en yoğun olduğu döneme götürüyor. Kurt öpücüğü Eivor olarak malum bir Viking savaşçısını yönettiğimiz oyunda, Norveç’teki savaşlardan kaçıp klanımızla beraber İngiltere’de yeni bir yuva kurmaya çalışıyoruz.
Burada, krallıklarla ittifaklar kurarken bir taraftan da “Order of the Ancients” (Kadimler Tarikatı) adıyla malum Tapınakçıların öncülleriyle savaşım ediyoruz. Eivor’un hikâyesi, bir taraftan klanının geleceği için savaşırken bir taraftan da Odin ve öteki İskandinav tanrılarıyla bağlantılı kafa karıştırıcı vizyonlarla boğuşmasını mevzu alır.
Çağıl süre hikâyesi de bu oyunda mühim bir yol kat ederek Suikastçı-Tapınakçı savaşının ve İlk Uygarlık’in sırlarının günümüzdeki yankılarını gözler önüne serer.
Assassin’s Creed Mirage (2023): Köklerine dönen hırsız – Basim Ibn Ishaq
“Valhalla”da tanıdığımız gizemli karakter Basim’in gençliğine odaklanan “Mirage”, seriyi “Origins” öncesi aksiyon-macera ve gizlilik odaklı köklerine geri döndürüyor.
9. yüzyıl Bağdat’ında geçen oyunda, genç bir sokak hırsızı olan Basim’in, “Gizlenenler”e (Suikastçılar) katılışını ve usta bir Suikastçıya dönüşümünü deneyimliyoruz. Annesinin öcünü almak ve kendi içindeki kâbuslarla yüzleşmek için savaşım eden Basim’in hikâyesi, bizi “Valhalla”daki karakterinin motivasyonlarını daha iyi anlamaya itiyor ve serinin klasik oynanış mekaniklerine bir saygı duruşunda bulunuyor.
Assassin’s Creed Shadows (2025): Feodal Japonya’nın iki yüzü – Naoe ve Yasuke
Serinin fanatikleri tarafınca senelerdir beklenen Feodal Japonya macerası, “Assassin’s Creed Shadows” ile gerçeğe dönüşüyor. 16. yüzyılın sonlarında, doğrusu Japonya’nın en kargaşa ve bunalımlı ve cenk dolu dönemlerinden önde gelen Azuchi-Momoyama devrinde geçen oyun, seriye getirmiş olduğu yeniliklerle dikkat çekiyor. Bu kez macerayı, Iga Eyaleti’nden gelen yetenekli ve gizemli şinobi Naoe ile tarihin ilk siyahi samuraylarından önde gelen efsanevi Yasuke ile beraber birbirine tamamen zıt iki karakterin bakış açısından deneyimliyoruz.
Hikâye, Japonya’yı tek bir bayrak altında birleştirmeye çalışan kuvvetli daimyo Oda Nobunaga’nın yükseliş döneminde geçiyor. Naoe, babasından almış olduğu eğitimle tam bir Suikastçı benzer biçimde yetişmiş, gizliliğe, akrobatik hareketlere ve sessiz suikastlara odaklanan bir karakterdir. Gölgelerde hareket eder, kancasıyla çatılara tırmanır ve hedeflerini kimse fark etmeden ortadan kaldırır. Amacı yurduna meydana getirilen saldırıların öcünü almak ve halkını korumaktır.
Öteki yanda ise Oda Nobunaga’ya hizmet eden, onurlu ve inanılmaz bir güce haiz samuray Yasuke var. Köle olarak geldiği Japonya’da kabiliyetleriyle yükselerek bir samuray olan Yasuke, açık dövüşün ve kaba kuvvetin temsilcisidir. Ağır zırhları ve büyük silahlarıyla düşman ordularını tek başına yarmaktan çekinmez.
Bu iki zıt karakterin yolları, başlangıçta düşman kamplarda yer alsalar da ortak bir yazgı ve ortak düşmanlar yardımıyla kesişir. Japonya’nın geleceğini şekillendirecek bu yolda, birbirlerinin kabiliyetlerini tamamlayarak Suikastçı-Tapınakçı savaşının bu topraklardaki yansımalarına karşı savaşım ederler.
İLGİLİ HABER
Assassin’s Creed Serisinde Tarihsel Olarak En Doğru 10 Oyun
İLGİLİ HABER
Assassin’s Creed Serisi Hangi Sırayla Oynanmalı?
Peki sizin Assassin’s Creed serisinde en sevdiğiniz hikâye hangi oyundaydı? Düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmından bizimle paylaşabilirsiniz.
Source link